Haksız Rekabet Hukuku
Serbest ticaret ilkesi ve rekabet özgürlüğü, günümüzde geçerli olan liberal ekonomi anlayışının temelini oluşturmaktadır. Anayasa'nın 48. maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir' hükmü ile serbest ticaret ilkesi ve rekabet özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Ancak rekabet özgürlüğünün mevcudiyeti, sınırsız bir rekabet hakkının bulunduğu anlamına gelmemektedir.
Rekabet, dürüstlük kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmeli ve kötüye kullanılmamalıdır. Rekabet özgürlüğünün sınırlarını çizmek ve bu sınırların aşılması halinde başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmek amacıyla hemen her ülkede haksız rekabete ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Ülke mevzuatlarında konuya ilişkin olarak yapılan düzenlemelerde, başlangıçta sadece rakiplerin ekonomik kişiliklerinin korunması düşüncesinden hareket edilmiş, sonradan ise toplumun çıkarları bakımından da haksız rekabetin önlenmesi konusu üzerinde durulmuş ve bu bağlamda sadece rakiplere değil müşterilere ve mesleki-ekonomik birliklere de dava açma hakkı tanınmıştır.
Zira haksız rekabete ilişkin hükümler, bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin tesisi amacına hizmet etmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)' nun gerekçesinde yer verildiği üzere, katılanlar sözcüğü ile kastedilen ekonomi, tüketici ve kamudur.
Dolayısıyla katılanlar sözcüğünün kullanılmasıyla rekabete ilişkin kuralların sadece rakipler arasındaki ilişkilere özgülenmesinin yolu kapatılmıştır. Söz konusu düzenlemelere göre haksız rekabet hukukunun amacı, dürüst rekabetin sağlanması ve herkesin sarf ettiği emek nispetinde sonuç almasıdır.
Türk Hukukunda haksız rekabet konusu, esas itibariyle iki temel kanun olan Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu'nda düzenlenmiştir. Ayrıca tüketicilere karşı işlenen haksız rekabet eylemleri bakımından da 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 61 ve 62. maddelerinde sırasıyla 'Ticari Reklamlar' ve 'Haksız Ticari Uygulamalar' hususları özel olarak düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu (TBK)'nun 57. maddesi, 'Haksız Rekabet' kenar başlığını taşımaktadır. TBK m. 57/ f. 1 hükmüne göre "Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir." Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ticari işlere ilişkin haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağı vurgulanmıştır.
6098 sayılı TBK' nın haksız rekabete ilişkin 57. maddesi, 818 sayılı eski Borçlar Kanunu (eBK) m. 48'den hemen hemen aynen alınmıştır. Bu sebeple, haksız rekabete ilişkin eBK-eTTK döneminde oluşan ikili sistem, yeni BK- yeni TTK döneminde de varlığını sürdürmektedir.
İsviçre Borçlar Kanunu kabul edilirken, -o tarihte bağımsız bir haksız rekabet düzenlemesi bulunmadığı için, haksız rekabete ilişkin düzenlemeye, İsviçre Borçlar Kanunu'nda yer verilmiştir. 818 sayılı eski Borçlar Kanunumuz hazırlanırken, haksız rekabete ilişkin bu düzenleme de (eBK m. 48 olarak) iktibas edilmiştir. Ancak daha sonra İsviçre'de bağımsız nitelikteki bir düzenleme olan İsviçre Haksız Rekabet Kanunu kabul edildiğinde söz konusu düzenleme İsviçre Borçlar Kanunu'ndan çıkarılmış, böylelikle ikili bir sistem oluşması önlenmiştir.
Türk Hukukunda ise haksız rekabet konusu TTK içerisinde düzenlenmiş olup, hem İsviçre BK düzenlemesini temel alan eBK (m. 48) hükmü korunmuş hem eTTK (eTTK m. 56 vd) hükümleri varlığını sürdürmüş olmakla, mehazdan farklı olarakikili bir sistem doğmuştur. Yargıtay bu ikili sistemin nasılişleyeceğini açıklamak üzere "tarafların, özellikle de davalının tacir olmadığı durumlarda" adi işlere ilişkin haksız rekabetin var olacağını kabul etmiştir.
TBK m. 57 hükmü, ekonomik kişiliğin korunmasını amaçlayan ve yalnızca ticari olmayan haksız rekabet hallerini düzenleyen; içeriği itibariyle TTK m. 54 ve devamı maddelerine oranla son derece dar kapsamlı olan bir hükümdür. TTK' nın 54. ve 55. maddeleri incelendiğinde, bu Kanun'un hükümlerinin sadece ticari işlere ilişkin haksız rekabet hallerinde değil; adi iş ve ticari iş ayrımı yapılmaksızın, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar bakımından uygulanma kabiliyeti olan, genel hüküm niteliğinde düzenleme olduğu görülmektedir.
Bu sebeple doktrinde TTK m. 54. ve devamı maddeleri karşısında, TBK m. 57 f. 1'in uygulama alanının kalmadığı ileri sürülmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 21.02.2010 tarihli bir kararında, bir tüketicinin dahi haksız rekabet fiilini işleyebileceğini ve tüketicinin bu fiilinin de TTK çerçevesinde değerlendirilebileceğini belirtmiştir. En isabetli çözüm, İsviçre'de yapıldığı gibi haksız rekabet hususunun Ticaret Kanunu'nda değil, özel bir kanunda düzenlenmesi ve Borçlar Kanunu'nun sözü edilen hükmünün yürürlükten kaldırılmasıdır.
Mal veya hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu ya da kısıtlayıcı veya bu neticeye sebep olan, teşebbüsler arasındaki anlaşmalar ve uyumlu eylemleri önlemek amacıyla 1994 tarihli 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (RKHK) çıkarılmıştır. RKHK' da düzenlenmiş bulunan rekabet hukuku, esasen rekabet ortamının varlığını sağlamaya hizmet eder. Haksız rekabet hükümleri ise, rekabetin dürüstlük kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesi amacıyla sevk edilmiştir.
İthalatta haksız rekabetin önlenmesi amacı ile 14 Haziran 1989 tarihinde, 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun kabul edilmiş ve Kanun'un 1. maddesinde amaç, ithalatta haksız rekabet hallerinden damping ve sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olacağı zarara karşı bir üretim dalının korunması olarak ifade edilmiştir. Bu çerçevede ithalatta haksız rekabetin önlenebilmesi ve bu hususta gereken idari, mali ve ekonomik kararların alınabilmesi için Kanun'un 6. maddesi uyarınca 'İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulu' oluşturulmuştur.
Haksız rekabete ilişkin olarak uluslararası alanda da düzenlemeler yapılmıştır. Türkiye'nin de taraf olduğu Sınai Mülkiyet Haklarının Korunması Hakkında Paris Sözleşmesi'nin 10. maddesi uyarınca taraf devletler, haksız rekabete karşı, bu sözleşmeyi kabul eden diğer ülke vatandaşlarına gerekli kanuni korumayı sağlamakla yükümlüdürler.
TTK m. 54/ 1'e göre "Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır."
Bu düzenlemede İsviçre Haksız Rekabet Kanunu'nun 1. maddesinden esinlenilmiştir. Anılan kanunun amacı da rakip teşebbüslerin, tüketicilerin ve diğer pazar katılımcılarının haksız rekabete karşı korunmasıdır.
TTK' nın gerekçesinde, 54. madde ile ilgili olarak 'tüm katılanlar' ifadesiyle, rekabet hukukunun ünlü üçlüsü olan ekonomi, tüketici ve kamunun kastedildiği belirtilmiş ve bu sözcüğün kullanılması ile rekabet kurallarının rakipler arası ilişkilere özgülenmesinin yolu kapatılmıştır.
Dürüst davranma kuralının haksız rekabetin teşhisinde belirleyici olduğuna vurgu yapılmış ve tüm katılanların, piyasa aktörlerinin dürüst davranacağına güvendiği ve güvenmek hakkını haiz olduğu, bu kuralı ihlal edenin ise güvene aykırı hareket etmesi sebebiyle haksız rekabet durumunu oluşturduğu belirtilmiştir.
6762 sayılı eski TK' nun 56. maddesinde haksız rekabet, "aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suiistimalidir" şeklinde genel olarak tanımlanmıştır.
TTK m. 54 f. 2 hükmü ile haksız rekabet, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak ifade edilmiştir.
Bu çerçevede haksız rekabetten söz edilebilmesi için;
Konuya ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Atılım Vakfı tarafından kurulan Atılım Üniversitesi'nin, davalı şirketin Atılım Dershanesi adı altında faaliyet göstermesi sebebiyle haksız rekabetin varlığını ileri sürdüğü bir kararında, haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için her iki tarafın da tacir olması gibi bir koşulun aranmadığını belirtmiştir.
TTK m. 54 f. 2 hükmüne göre haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için ekonomik bir rekabetin varlığı gerekmektedir. Buna göre örneğin bir öğrencinin sınıf birincisi olmak amacıyla kopya çekmesi iyi niyet kurallarına aykırı olsa da ortada bir iktisadi rekabet bulunmadığından haksız rekabet oluşturmaz. Ancak sınıf birincisine bir parasal ödül vaadi var ise bu takdirde kopya çekmek haksız rekabet teşkil edebilir.
Haksız rekabetin unsurlarından bir diğeri, ekonomik rekabet etme hakkının dürüstlük kuralına aykırı şekilde kullanılmasıdır. Bu hususa ilişkin olarak TTK m. 54 f. 2'de aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız rekabet teşkil edeceği hükme bağlanmıştır.
Haksız rekabetin varlığı için mevcut olması gereken son unsur ise dürüstlük kuralına aykırı davranış veya uygulamanın rakipler arasındaki veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkilemesi şartıdır. Dolayısıyla taraflar rakip olmasa da aynı iş kolunda çalışmasalar da haksız rekabet yine mevcut olabilir. Zira bu unsur bakımından önem arz eden husus, taraflar arasında rekabet ilişkisinin varlığının zorunlu olmamasıdır. Örneğin bir yayınevinin yayımladığı kitaplarda kullanılan kâğıdın Uzak Doğu'dan geldiği ve sağlığa zararlı bulunduğuna ilişkin açıklamalar yapan bir kişi, kitap basım-yayım işinde faaliyet göstermese de eylemi haksız rekabet teşkil edebilir.
TTK' nın 54. maddesinin 2. fıkrası hükmü, haksız rekabete ilişkin genel hüküm niteliğinde olup, uygulama alanı oldukça geniştir. Bu genel hükme yer verildikten sonra TTK m. 55'te ise uygulamada sıkça karşılaşılan ve dürüstlük kuralına aykırı olan başlıca özel haksız rekabet halleri sayılmıştır.
Kanunda yer alan 'başlıca' ifadesi ile TTK m. 55'te sayılan haksız rekabet hallerinin sınırlı sayıda olmadığı ve örnek mahiyetinde sayıldığı gösterilmiştir. Bu bakımdan m. 55'te sayılmamış ancak genel hüküm niteliğinde olan m. 54 f. 2' de yer verilen ilke çerçevesinde haksız rekabet olarak nitelendirilebilecek davranış ve uygulamalar söz konusu olabilecektir. TTK m. 55'te sayılan kategorilerden birinin kapsamına dâhil olan bir davranış için ise artık genel hükme göre bir inceleme yapılmasına gerek kalmaz ve bu davranışın doğrudan haksız rekabet oluşturduğu kabul olunur.
TTK' nın 55. maddesinde haksız rekabet hallerinin başlıcalarıaltı kategori halinde sayılmıştır. Bunlar:
şeklinde ifade edilmiş ve altı kategorinin her birine örneklerverilmiştir.
Böylece TTK m. 55 hükmünde, başlıca haksız rekabet halleri;altı bent ve bentlerin altında toplam yirmi bir örnek ile düzenlenmiş bulunmaktadır.
TTK m. 56 ile m. 63 arasında, haksız rekabet bakımından hukukî ve cezai sorumluluğa ilişkin hükümlere yer verilmiş ve yargı yollarına başvurabilecek kişiler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yargı yollarına ek olarak haksız rekabet davası açılmadan önce veya dava sırasında mahkemelerin ihtiyati tedbire hükmedebileceği de ifade edilmiştir.
Haksız rekabet halinde açılabilecek davalar, TTK m. 56 f. 1'de belirtilmiştir. Bu maddeye göre haksız rekabet davaları; tespit, haksız rekabetin men' i, eski hale getirme ve tazminat davası olarak açılabilmektedir. Haksız rekabet nedeniyle açılabilecek davalar belirlenirken haksız rekabeti gerçekleştiren kişinin kusurlu olup olmamasına göre bir ayrım yapıldığı ve tazminat davalarının açılabilmesi için failin kusurunun arandığı görülmektedir.
Haksız rekabette hukuk davalarında davacı ve davalı olabilecek kişiler, TTK' da sınırlı sayı ilkesi çerçevesinde düzenlenmiştir. Haksız rekabete dayalı davalar, mutlak ticari dava olmaları nedeniyle TTK m. 4 uyarınca Asliye Ticaret Mahkemeleri'ndegörülmektedir.
Haksız rekabette zamanaşımı hususu, TTK' nın 60. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, TTK m. 56'da yazılı davalar, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Cezai sorumluluğa ilişkin olarak belirtmek gerekir ki kural olarak haksız rekabet fiilinin işlenmesi suç oluşturmasa da TTK m. 55 hükmünde sayılan haksız rekabet hallerinden birinin kasten işlenmesi halinde cezai sorumluluk gündeme gelmektedir.
Ayrıca TTK m. 62'de hükme bağlandığı üzere, kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri, ticari faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış veya yanıltıcı bilgi verenler, çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, çalıştıranın veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak için aldatanlar ya da bu kişilerin işlerini gördükleri sırada cezayı gerektiren bir haksız rekabet fiilini işlediklerini öğrenmesine rağmen bu fiili önlemeyenler veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmeyenler hakkında da cezai sorumluluk öngörülmüştür.
TTK m. 62 gereğince, yukarıda sayılan kimseler, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 56.madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılırlar.
Benzer Makaleler:
- Alıcıların Yeniden Satış Fiyatının Belirlenmesi Hususunda, Rekabet Kurulu’nun İçim Süt Markasıyla Bilinen “Seher Gıda” Kararı
- Yurt Fiyatlarının Rakipler Arasında Yapılan Anlaşma Sonucunda Belirlenmesi: KARTEL
- “Lütfen Bölgeniz Dışına Çıkmayınız” İfadesinin Varlığına Rağmen, Fiiliyatta Bu Uyarının Aksinin Gerçekleştiği Tespitini Yapan Rekabet Kurulu, İlgili Teşebbüs Hakkında Soruşturma Açmamıştır.
- İş Gücü Piyasası ve Rekabet Hukuku
- Yerinde İncelemede Elde Edilen Sözleşmeler ile Rekabet Kurumu’na Gönderilen Sözleşmelerin Farklılık Arz Etmesi, İdari Para Cezası Uygulanmasını Gerektirir
- Rekabet Kurulu’nun Ticari Araç Sektörü Kararı Işığında Bilgi Değişiminin Hangi Şartlar Altında Rekabet İhlaline Yol Açabileceğine İlişkin Bir Değerlendirme